Sayfalar

14 Kasım 2012 Çarşamba

Emek Hırsızlarına

Birisi bişey ister canla başla çalışırsın , emek harcarsın , kendisinin akıl edemeyeceği fikirler verirsin ortaya bir değer çıkarırsın sonra o şeyi bir dingil , alır bir üstüne sanki kendisi yapmış gibi verir ve taktiri alır.

Aman ne büyük iş çıkardın , Burhan Altıntopun butür durumlarda kullandığı bir sözvarya BRAVA , BRAVA diye bende BRAVA diyorum sana.

İkimizde biliyoruz aslında senden daha üstün olduğumu , öne çıkmamı istemiyorsun o yüzden, inandığm birşey varsa oda hak edenin birgün kazanacağıdır.

Üzüldüm , emeklerime üzüldüm, ama yapacak bişey yok herkesin bir amacı var.

Allah Emeklerimi zai etmesin.

21 Ekim 2012 iş güvenliği uzmanlığı ve işyeri hekimliği sınav sonuçları

21 Ekim 2012 de yapılan iş güvenliği uzmanlığı ve işyeri hekimliği sınav sonuçları açıklandı. Sonuçlara ulaşmak için Aşağıdaki linke tıkyablirsiniz.

21 Ekim 2012 tarihin de yapılan işyeri Hekimliği ve iş Güvenliği uzmanlığı sınav sonuçları tıklayın…

8 Mayıs 2012 Salı

O An ;


Acı
Bu seferki saf acı
Gözyaşları, hıçkırıklar, iç çekmeler…


O an ;

Bir kalp çarpması YAŞAMAK
Bir iki soluk , kesik kesik
                Nefesin yetmeyişi
                               Sözlerin bitişi,
Sorular…
                Neden, neden, neden
                               Cevapsız sorular
Yaşamın sonu…
                Süzülen damlalar
                               Bir ışık yok dünyanın altında…
Elimi uzatıyorum
                Yok oluşuma
                               Tutunamıyorum…
O an ;
Yollar bitmiyor
                Beynim bir iblisin elinde
                               Merdanelerden geçiyor.
                                               Cımbızla çekiliyor anlar
                                                                              Tek,tek
Acı çekiyorum
                İçim ölüyor                        
                               Yaşam ışığım sönüyor,                 
                                               Ne oldu bize diyorum, ne oldu…
Aklımın ucundan geçmeyenler ,
                Kör ettiler beni;
                               Önümü göremiyorum.
Karanlığımda ilerliyorum, hislerimle hareket ediyorum
                               Korkuyorum, korkuyorum…
Ne olur diyorum,            
                Olmasın diyorum,
                               İnanmak istiyorum,
 Ya öyleyse diyorum      
                Gerisini bilmiyorum…
Kendi güneşimi kaybedersem diyorum
                                               Gerisi karanlık.
                                                               Sonumu görüyorum
                                                                              Safi karanlık      
                                                                                              Korkuyorum
                                                                                                              İçim ölmüş….
Yıllar geçiyor
                Ruhum hasta
                               Kollarım felç olmuş        
                                               Kıpırdayamıyorum                                                                                                                                                                       Beynim merdanelerde
Kendimden korkuyorum
                Kontrolümü kaybediyorum
                               Ne garip hisler
                                               Pisss
Kalıbıma uymayan

27 Mart 2012 Salı

Pandik Atak !


Saat 17:40
İş çıkışı güzel bir hava,  
-          Kanka balığa gidelim mi ?
-          Ne balığı olm
-          Gidelim işte, zaten moralim bozuk bizim bebek ameliyat oldu, deniz havası alıp stres atmak istiyorum.
-          Valla bilmiyorum
-          İyi kardeş sen bilirsin
-          Belki yürüyüş yamak için seninle inerim sahile
-          İyi ararım seni
-          Tamam

Saat 17:50

Mutfakta aya üstü ;ekmek arası peynir ve birazda ahududu reçeli, bir bardak da su tamam karnım doydu.

Saat 17:55
Av malzemelerini ayarla sırt çantasına doldur.
Saat:18:03
-          Alo ,
-          Efendim Arap daşş…..
-          Lan oğlum bi adam ol ya..
-          Ne var lan
-          Lan, neyse ben hazırım sen gelecen mi?
-          Yok baba ben daha yemek bile yemedim
-          İyi kardeş ben inecem bi sahile
-          Tamam kardeş görüşüz bende koşuya giderim birazdan
-          İyi hadi görüşürüz.
Yürüdüm mavi boyalı, eski,  eğitim binasının yanında geçerek sahile doğu ilerlemeye başladım. Basket sahasında çocuklar tek pota maç yapıyorlardı, yaz olsa basket sahasındaki zıp zıpta heyecanla zıplayan çocuklar olurdu. Ama henüz açılmamıştı zıp zıp. Yürümeye devam ettim. Ağaçların arasından, lojmanların bahçesinden geçip ilerliyordum. Kendimi iyi hissediyordum. Hava güzeldi.
Yürüdüm, yürüdüm yaklaşık 3,5 km yürüyüp ormanın kıyısına vardım. İnsanlar orman kenarındaki parke taşlı yolda yürüyüş yapıyorlardı. Ama spor kıyafetleri ile değil gündelikçi kadın kılığında bir sürü kadın vardı sağda solda. Zaten burada yaşamaya başladığımdan beri alışamadın onlara neyse, ormanın içinden geçip cüruf sahasına doğru gitmek istedim ( orada daha fazla balık olduğunu duymuştum ) ama yolu bilmiyordum orman içinde kaybolabilirdim. Sahile her zaman indiğimiz yola doğru yürümeye başlamıştım ki 15-16 yaşlarında genç bir çocuk ormanın içine doğru girdi. Tamam dedim yolu buldum, çocuğu yakalamak için hızlandım, daracık bir patikadan ormanın içine girdim 7-8 metre gitmiştim ki yol ikiye ayrıldı, soldakini seçtim ilerledim nispeten daha geniş bir yola çıktım ama çocuk yoktu , bu sefer sağa doru gittim çocuğu gördüm. Sıkışmış tuvaletini yapıyordu, beni görünce tedirgin oldu, uzaktan işini bitirmesini bekledim. İşini bitirdi sevecen bir edayla ona yaklaştım.
-          -Merhaba
-          - Merhaba
-          Buradan sahile gidilir mi
-          Gidilir abi bu yolu dümdüz izle denize inersin
-          Hmm sen nereye gidiyorsun
-          Benim abimler balıktaymış onların yanına gidiyorum
-          İyi beraber yürüyelim bari bende yolu öğrenmiş olurum
-          Olur abi
Beraber 500 metre gitmiştik ki yarı yolda abisi geldi abisi ile konuşmaya başladılar.
 Bende
-          iyi ben ineyim bari dedim;- nerden ineceğim  dedim
-          abi biraz ileriye git kayaların üstüne çıkarsın zaten  dedi ( demez olaydı)

İlerledim,
 karşıma demir yolu çıktı demir yolunu geçip biraz daha ilerledim, lanet olası yol tekrar iki ye ayrıldı,
 seçim yapmadan önce dönüş yolumu kolay bulmak için çalışların arasında bulduğum pet şişeyi görebileceğim bir yere diktim. Sola doğru giden patikayı seçtim ve ilerledim tekrar yerde bulduğum pet şişeyi görebileceğim bir yükseklikteki dala astım ve ilerledim. Bu sefer yol bitti, karşımda dikenli çalılar, kocaman kayalar vardı.(sonradan o çalıların bitimin de inilmesi imkansız 5-6 metrelik uçurum olduğunu gördüm) Sanırım yanlış yol dedim ve geri döndüm ve yanlış seçim yaptığım için kendime kızdım. Havanın kararmasına yarım saatten az bir zaman vardı ve ben daha sahile iniş yolunu bulamamıştım. Ters yönde ilerleyeme başladım cüruf dağlarına ulaştım sahil aşağıdaydı.(ben artık oraya ölüm çukuru diyorum)  O kadar yüksek ve dik bir tepe olduğunu sonradan acı bir şekilde öğrenecektim ama daha olayın başlangıç aşmasındaydım.
Başka hiçbir yerden güneş o kadar güzel görünemezdi, güneş ufuk çizgisine yaklaşmış, kızıl saçları bulutların arasından denizin üzerine düşüyor, dalgalar ile adeta sevişiyordu. Bu güzel manzara karşısında kayıtsız kalmak mümkün değildi. Öyle ki; aralarında duygusal anlamda hiçbir şey olmayan erkek ve kadını bu tepeye getirsek eşsiz manzara karşısında birbirlerine aşık olurlardı.
Bir süre manzarayı izledim, sağa sola baktım aşık olunacak kimsede yok, eee ne duruyorum şuradan aşağıya ineyim de güneş batana kadar bir iki tane olta atayım dedim (demez olaydım)
Kenara geldim ve keşif yapmaya başladım dağın bazı yerlerinde çatlaklar oluşmuştu ve bazı ayak izleri vardı, yada ben öyle zannettim. Sırtımda çantam elimde kamışım ( rat da denir) yukarıdan kendime iniş rampası seçmeye çalışıyordum. Büyükçe bir kaya aldım ve yamaçtan aşağıya attım hızla aşağıya yuvarlandı toprak yakması falan yoktu.  Gözüme bir yer kestirdim ve yamaca doğru yaklaştım, seçtiğim yerin sahile ulaşan kısmında küçük bir araç lastiği vardı. Eğer kayarsam lastik beni tutar diye düşünerek kendimi yavaşça rampadan bıraktım. Eğimin bu kadar fazla olduğunu yaşayarak öğrenmek ne fenaymış. Ayağımın altında milyonlarda misket varmış meğer ve bunlar beni bekliyorlarmış. Basmam ile birlikte; geldi lan ipne deyip aşağıya doğru  fırlattılar beni,  durmaya çalışıyorum ama ne mümkün, dengede durmak imkansız ellerimi koydum olmadı, popomu koyarsam  dururum dedim  (demez olaydım) popomu koyunca daha da hızlandım yuvarlana yuvarlan lastiğe yaklaştığımı gördüm,(amma da ileri görüşlüyüm kendimi iyi ki garantiye almışım) en azından lastik beni tutarda sahildeki kayalara sert düşmem diye düşündüm. Yukarıdan küçücük görünen lastiğin iki metreden büyük bir iş makinesi lastiği olduğunu kafamı vurmadan önce fark ettim. Gözümü açtığım da lastiğin içine buldum kendimi, çantam bi yerde kamışım bir yerde. Ama ne hikmetse gözlüğüm gözümdeydi. Yavaşça doğruldum, ellerim parçalanmış, dizlerimde kanıyordu. Bir anda şoktan çıktım. Denize baktım kızıl saçlı hatunun ufuk çizgisinde kaybolması an meselesiydi.
Etrafıma baktım bir çukurun içindeydim adeta ; arkamda misketlerden oluşan ve çıkılması imkansız bir dağ ( keşke çıkmayı denemeseydim)  solumda 5-6 metrelik çıkılması imkansız bir kaya tabakası , sağımda deniz ve önümde devasa kaylardan oluşan bir sahil şeridi vardı.


Hava kararmadan çıkış yolunu bulmam lazımdı eğer hava kararırsa durum felaketle sonuçlanabilirdi. Beni yakında tanıyan her kez bende panik atak olduğunu bilirdi. Ve bu illet kendini göstermeye başlamıştı. Sahil şeridinden çıkabilirim dedim koştum kayaların üzerine çıktım ilerledim, bir , iki üç orda kaldım çünkü kayalar ile ana kara arsında lanet olası bir boşluk vardı ve benim orayı aşmam imkansızdı. Panik artıyordu, kalp atışlarım hızlanıyor beyim bana oyun oynuyordu, iğrenç bir duyguya kapıldım, sağlıklı düşünemiyordum. Tekrar geri  döndüm indiğim yerden çıkabilirdim. ( bok çıkarsın) o kadar dik bir yamaca çıkmak, hele de ayağının altında binlerce misket varken akıllı adam işi değildi. Tabiki bende doğru olanı yaptım,
Bir ,iki, üç, dört adım ve durdum. Önümde daha 10-12 metrelik bir yamaç daha var, yavaş hareket etmeye çalışıyorum. Destek almak için kamışı yere saplamaya çalıştım ama imkânsızdı alt tabaka çok sertti. Destek almadan yukarı çıkmalıydım. Tekrar hamle yaptım bir adım, iki adım  derken…  o misketler bu sefer daha acımasızdı ve beni arkaya doğru fırlattılar. Yere ilk çarpan yerimin sırtım olduğunu hatırlıyorum sonra ayaklarım….
 Tekrar yerdeydim ama bu sefer daha çok yara almıştım. Sol ayağımın kopmuş olduğunu ve benden 4-5 metre ilerde durduğunu görünce paniğim daha da arttı. Allahtan Anneeeee diye bağırmadan önce ayağıma bakmak aklıma geldi de karşıdan bana bakan şeyin ayakkabım olduğunu anladım.
Şimdi paniğime birde çaresizlik eklenmişti, soluğum kesik kesik çıkıyordu, boğazım kurumuştu, sağlıklı düşünmek bir yana, oradan bir an önce kurtulma düşüncesinden başka bir şey düşünemez olmuştum. Ayağa kalkmam ile yere düşmem bir oldu sol ayakkabım boşuna yerinde çıkmamıştı, çıkarken ayak bileğimde yerinde çıkarmıştı anlaşılan, şimdi birde sakatlık eklendi bu güzel durumuma. Ohhhhh

Denize baktım, artık kızıl saçlı dilberin sadece yarım dairesi görünüyordu
Sonum gelmişti, soluk alamıyor, yutkunamıyordum,  kalbim parçalanmış avuçlarımda çarpıyordu,  (tabi buna çarpmak denirse)
Zar zor doğruldum sekerek ayakkabıma doğru ilerledim, acılar çekerek giydim.
Paniğim öğrenilmiş çaresizliğe doğru giderken  
Sahil şeridinden başka gidecek yerim olmadığını kısa yoldan öğrenmiştim.

Sahil şeridinde ilerledim kayaların üzerine çıkmaya çalışıyordum, sakat ayağımla zor oluyordu ama orada kalamazdım, beynim bir ağaç kurdunun ağacı yavaş, yavaş kemirdiği gibi beni kemiriyordu, çıkmalısın, çıkmalısın, çıkmalısın….

Kayaların üzerine çıktım, birinden diğerine birinden diğerine derken ana karaya doğru yaklaştım bir yerde ana kara ile kayalar arasının çok yakın olduğunu gördüm, yeni kopmuş bir kayaydı fazla ayrılmamıştı. Üzerine çıktım artık ana karadaydım, dikenli çalıların arasında kurtuluşuma ilerledim. (bana ipekten bir yol gibi geliyorlardı)

İndiğim patikaya gelmiştim ve o tren raylarını gördüm de yeniden doğmuştum. O ana kadar ağrımayan sol ayağıma şimdi basamıyordum. Ama işin zoru bitmişti

Saat 18:56
Telefon et……………..  cevap yok
Saat 18:57
Telefon çal…

-          Kardeş naptın tuttun mu baklıkları
-          Vay balığının da anasını avrandını…
-          Ne oldu lan
-          Hayatım kaydı olm
-          Ne oldu
-          Düştüm ayağımı burktum kardeş
-          Hadi ya olm sen nede ikide bir düşüyorsun.
-          (vay senin sorduğun sorunun)
-          Halimi görsen acırsın lan
-          Valla kardeş bende çoraplarımı yıkıyordum
-           
-          Neyse kardeş ben lojmana geldim zaten
-          Yarım ağız “lan arasaydın gelir alırdım seni arabayla”
-          Sağol kardeş bilmezmiyim.
-           
(ipne)…


Saat 19:06

ahhhhhhh ayağımmmmmmmm

Saat 20:00

bi daha balığa gidersem…..

Saat:23:14

Ayak morar ve davul gibi şiş......





29 Aralık 2011 Perşembe

is-guvenligi


Merhaba, benimde 2 Temmuz 2011 sınavına girmiş olduğum, iş güvenliği sınavının. Bu yılın son günleri yaklaşırken ikincisi yapıldı. 24 Aralık Cumartesi yapılan sınav soruları ve cevaplarına buradaki iş güvenliği linke tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Soruların soruluş biçimleri ve hatalı sorular olduğu iddiaları bakımından, bir çok tartışmaya konu olan, iş güvenliği sınavına itiraz başvuruları, bugün son buldu. 

20 Ocakta açıklanması beklenen iş güvenliği sınavı için gergin bekleyiş devam edecek gibi görünüyor. Bir çok sosyal paylaşım platformunda  yapılan iş güvenliği sınavı için sesler yükseltilse de , bu konuda son sözü ÇSGB söyleyecek. Benim şahsi fikrim sınavın iptal edilmeyeceği yönünde. Tabi dediğim gibi taktir ÇSGB da hep birlikte bekleyip iş güvenliği sınavının neticesinin ne olacağını göreceğiz.Benim gibi bir çok iş güvenliği uzmanı da merakla gelişmeleri takip ediyor.

13 Eylül 2011 Salı

İyilik yapıp denize attım peki şimdi ne olacak !!!

İyilik yapıp denize attığım okadar çok yemlerim olduki. Beslediğim balıklar artık bana saldırmaya başladı ;



Küçük küçükde olsa koparıyorlar işte biyerlerimden . Bilmiyorum sonum ne olacak.



Ya bunlara yem olacağım ,


yada ....



beslediğim balıkları avlayacağım.



                                                    Can çekişmelerini izleyeceğim ,



 Yavaş yavaş ölüşlerini,




Sonrasımı .....







Onlarıda Denizime atacağım.


Tanrım ; Ne Kötüdür Senin Azabın...


27 Temmuz 2011 Çarşamba

2 Temmuz 2011 tarihli is guvenligi sinavinda basarili olan adaylarin dikkatine !

2 Temmuz 2011 tarihli sınavda başarılı olan adayların dikkatine !...

Belge almak isteyenlerin ekteki dilekçe örneğine göre başvuru yapması gerekmektedir.
Evrakları tamam olanların belgeleri en geç 10 gün içinde adreslerine kargo yapılacaktır.





Nekadar para yatıralacağı ile igili bir bilgi yok ama ?


KAYNAK:http://www.csgb.gov.tr/csgbPortal/isggm.portal?page=duyuru&id=2TemmuzDilekceduyuru